yazmaya değecek hersey yaşamaya değmiştir.

yazmaya değecek hersey yaşamaya değmiştir.

Aşk Meşk


Bu yazıyı 2007 de yazmıştım. Gazeteport tan takip edenler anımsayacak...okudum yine bir daldım gittim..hazırsanız dalıp gidelim birlikte..


Sen hep beni mazideki halimle tanırsın..Hala bilirim, aşk ile bekler, inanırsın...

Bu sözler kalbimi o kadar çok acıtıyor ki..Hep aklımda kalan hali ile hatırlıyorum gidenleri. Hep inanıyorum herşeyin eskisi gibi kaldığına..Bir filmin “son” dediği yerde kahramanlar kalır ya jenerik yazılarının altında; “Bunlar bir film, herkes şimdi evinde, bu hikaye de böyle bitti” diye gerçeğe dönmezsiniz hemen. O hikaye akıp gider devam eder yüreğinizde. Adamla kız evlenmişti sonunda. sonra çok mutlu olurlar, bahçıvan da tonton evsahibi ile geçinir gider, anne çocukları ile sonsuza dek yalnız yaşar..vs. Sanki alıp izlesen kaldığı yerden devam edecek gibi. Benim filmlerim de bitmiyor.Yazılar geçiyor alttan, ben ayrılıyorum hayatımın o sinema salonundan ama sanki orada film devam ediyor..Garip bir his..Ve çok hüzünlü.

Hala o eski taşındığım evde yaşıyor sanki eski ben, hala eski banyomda duş alıyor, hala eski komşularımla muhabbet ediyorum zamanın bir köşesinde. Aşure götürüyor annem, kapıdaki ağacımız hala yeşil hala ceviz veriyor. Taksitlerimiz bitmedi de o kapıya gelen taksitçi orada sanki. Lise sıralarımda ders görüyorum bir köşesinde ömrümün hala..Bugün Pazartesi ilk ders Matematik olmalı. Ayşe Hoca topuklu ayakkabıları ile sınıfta tıkırdayarak geziyor. Seninle o sahilde çekirdek yiyoruz, poz veriyoruz fotoğraf makinasına, şimdi gitsem çekirdek kabukları kaldırımda mıdır?

Gidip eski apartmanımın önünde dursam camdan yağmuru izleyen beni görecek miyim? Katillerin kurbanlarını öldürdükleri yere geri dönmeleri gibi defalarca geçtiniz mi benim gibi yitirilenlerin önünden? Bir iz, bir yıkıntı kalmış mıdır diye mi, o eski mutlu benle karşılaşırım diye mi? bilmiyorum..Uzaktan baktınız mı geçmişinize?..Seslenseniz pencereden çıkacak gibi oldumu kaybettikleriniz? Zilin üzerine baksanız hala adınız yazıyor sandınız mı? Yıkıntılarla yıkıldınız mı hiç?

Hala evimizdeki gardolapta saklanmış bekliyorumdur belki seni, gelsen baksan ordayımdır kimbilir. Belki Melis ile hala yol başında buluşuyoruzdur. Ya da gitsem Üniversitenin kantininde yılsonu balosu bileti satıyoruzdur Berna ve ben..Herşey o kadar net ki ve herşey o kadar eskisi gibi kalmış ki aklımda..

Oysa kopup yitirilen deri parçaları gibi, canı kanı çekilince kuruyup kalıyor
, çürüyor ardımda kalanlar. Her sabah saçlarımı tararken bir kaç tel dökülüyor omuzlarıma. Onlar ile vedalaşma zamanı aslında ne kadar acı bir an..Bugüne kadar benimle yaşamış, benden ayrılan bir parçam.  Kesip attığım tırnaklarım gibi..Tırnaklarımı süsledim püsledim ojeledim ama sonunda gönderdim. Her gidenin bir hikayesi her kalanın bir sızısı oluyor. Gidenlerden ziyade kalanların hikayeleri daha dokunaklı geliyor..Kalan geçmişe sarılıyor, anılarla acısını bastırıyor, kaçamıyor, nefes alamıyor. Umutları da tükeniyor yavaş yavaş, o zaman acısı da azalıyor. Umut her zaman acıya sebep oluyor. Ne zamanki kuruyor kalbiniz umutsuzluktan, o zaman acıda diniyor..

Gidenler arasında en çok özlediklerim hangisi diye düşünüdüm geçen. En çok kimi özledim bilmiyorum. Ölenleri mi? Sağken gidenleri mi? Yoksa yanımda kalıp ta ruhen beni terkendenleri mi? En acısı bence üçüncü olan. Sağken yanındayken seni terkedenler.

Evin içinde sana yabancı olanlar. Artık konuşmayanlar, artık seni seviyorum demeyenler, artık koklayarak öpmeyen, eline sağlık demeyen, takdir etmeyenler. Artık televizyon izlerken, televizyona daha yakın size daha uzak oturanlar, elini tutmayan, sırtını kaşımayan, okşamayan, plan yaparken sana sormayan, koltukta uyuyakalmışken üzerini örtmeyenler..En acısı bu değil mi? Sizi diri diri mezara gömenler.

Ayrılık zordur ölümden, ayrılmadan ruhen ayrılmak da zordur bedenin terkinden..Güzel sesine hayran kalan o değil miydi, şimdi şarkı söyleyince televizyonun sesini açıyor sonuna kadar. Saçlarını okşarken koklardı.,şimdi banyoya saçın dökülmüş diye söyleniyor. Elinden ne olsa yerim derken, en güzel sofralara oturmayıp dışarda yedim diyen o değil mi? Kan kardeş olduğun dostun değil mi, en acı zamanlarında seni terkeden. Hergün telefonda konuştuğun sırdaşın değil mi, aradığında sesini tanıyamayan? Yırtıp attığın resimdeki değil mi,
onsuz yaşayamam” dediğin..Yitirdiklerin seni ruhen öldürmüş yok saymış olanlar değil mi?

Onların hatıraları daha acıdır. Ne gitmiştir ne kalmıştır. Neye inanacağınızı bilemezsiniz. Gitse gidişine ağlardım, kalsa canıma sarardım dersiniz. Ve şimdi ile uğraşırken dünü bile unutursunuz. Gitgide güzel anılarınız silinir, kalbiniz, hatıralarınız giden ruhu ile birlikte kayıplara karışır. Alışır, insan buna da alışır..Gün gelir anıları kafasında yeniden yaşamaya çalışır. Yaşayabildikleri hep iyi anılardır garip bir hüzün ile, kötü olanlar acıtanlar  çoktan gitmiştir en son kalkan tren ile..Ve bir çok giden gibi onlar da memnundurlar gittikler yerden ki dönmezler, siz filmi sararsınız yine kaldığınız sahneden..


Hiç yorum yok: